RUMELİ YAĞMALANAN İMPARATORLUK
MAHMUT ŞEVKET PAŞA-HAFIZ HAKKI PAŞA
Berlin
Kongresinde yapılan düzenlemeler yalnız barışı garantilememekle
kalmıyor, bilâkis öyle şartlar yaratıyordu ki, olayların göstermiş
olduğu gibi, gelecekteki karışıklıkların tohumlarını atmaktan başka işe
yaramıyordu.
Ama
bunda şaşılacak bir şey yoktu. Kongreye katılan devletler, özellikle
İngiltere ile Avusturya -Avusturya’nın arkasında da Almanya- gelecekte
barışı ve hakkı korumaktan ziyade Ayastafanos antlaşmasını tahrip etmek
için toplanmışlardı Berlin’de. O anda tehlike, bu antlaşmadan geliyordu
ve onlar için bu tehlikeyi savuşturmak, uygulaması imkânsız olmayan yeni
bir antlaşmadan doğabilecek uzak tehlikelerden kaçınma endişesinden
daha acil bir ihtiyaçtı.
Nitekim,
bütün bir ay süren müzakereler boyunca, bu gaye için çalıştılar:
Düzelttiler, kesip biçtiler, durup dinlenmeden değiştirdiler; ne
incesine baktılar, ne yarının sakıncalarından çekindiler. Berlin
antlaşması karanlık ve karışık bir gelecek vaadediyordu. Fakat böyle
karanlık ve karışık bir gelecek, çıkar birliği yapan devletlerin Doğu’da
giriştiği avcılık için en uygun ortam değil miydi? Osmanlı
İmparatorluğunu yağmalamak fikri hepsini büyülüyordu. Yağmaya
niyetlenenler içinse, karanlık ve bulanık bir ortamdan daha yararlı ne
olabilirdi?