İkinci Dünya Savaşı sırasında Türk
dış politikasının amacı, savaşa katılmadan Türkiye’nin toprak
bütünlüğünü korumak oldu. Türk politikasının yönünü çizenler, yabancı
askerleri Türk sınırlarından uzak tutarken, Türk askerlerini de yabancı
sınırlardan uzak tutmaya yönelmiş bir tarafsızlık siyaseti izlediler.
Türk önderleri, ne bir karış toprak vermeyi ne de bir karış daha toprak
edinmeyi düşünüyordu. Türkiye’yi savaşa sürükleyecek serüvenci bir
politika izlememiş, bunun yerine, bir “Müttefik” ya da “Mihver” zaferine
karşı ağırlıklı olarak Türkiye’nin güvenliğini sağlamayı uygun
bulmuşlardı. Türkiye’nin tarafsızlığı, bu bakımdan, küçük bir devletin
bağımsız bir güç olarak kendisini saldırıdan koruyup, dev ülkeler
arasında bir denge ögesi olma politikasının uygulaması olmuştur.
Devlet
Başkanı ve tek siyasal partinin önderi olarak oynadığı rolle,
Ankara’nın mutlak egemeni İsmet İnönü, bu uygulamanın başyöneticisi
olmuştur. En önemli yardımcısı ise dışişlerinde görevli Numan
Menemencioğlu’ydu. Sınırlı bir muhalefete izin veriliyor ve Cumhuriyet
Halk Partisi Parlâmento Grubu, Bakanlar Kurulu’ndaki öbür üye
bakanlarla, basında ve üniversitede ileri gelen kişiler, danışmanlık
görevini yerine getiriyorlardı.
Bu
kişilerce çizilen politikanın yönü, Atatürk’ün yönetimi altında
girişilen tarihsel denemenin geleneklerini yansıtıyordu: Türkiye
Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünün dokunulmazlığı, Avrupa’daki güçler
dengesinin korunması ve her türlü serüvenci politikadan uzak durulması.
Edward Weisband